T C. Anayasa Mahkemesi
Maddesinde güvence altınaalınan ifade özgürlüğü hakkına müdahale teşkil etmektedir. Davacı, davalılardan …Genel Müdürlüğü tarafından, narenciye bahçesindeki portakalın toplanması işinde yabancı uyruklu işçi çalıştırdığından bahisle aleyhine idari para cezası verildiğini, oysa bu bahçenin diğer davalı A. Tarafından kendisi için satın alındığını, idari para cezasına konu izinsiz yabancı uyruklu işçi çalıştırma işinin de bilgisi dışında davalı B. Tarafından gerçekleştirildiğini, bu sebeple para cezasına muhatabın kendisi olmadığını belirterek borçlu olmadığının tespiti isteminde bulunmuştur. 1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun 86. Maddesi gereği, yoklama kaçağı cezası ve bakaya cezası hukuki niteliği itibariyle idari para cezası olup il veya ilçe idare kurulları tarafından verilmektedir. İlçe İdare Kurulları kaymakamlık bünyesinde, İl İdare Kurulları ise valilik bünyesinde görev yapan kurullardır. Bu kurulların verdiği yoklama kaçağı veya bakaya kalma nedeniyle verilen idari para cezası kararlarına karşı, kararın muhatabına ulaşmasından itibaren 15 gün içinde kararı veren idarenin bulunduğu yerin yetkili Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edilebilir. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kurallauygulanacak idari para cezası tutarlarının on kat artırıldığı, bu artırımınölçüsüz olduğu, söz konusu idari para cezasının uygulanmasında Başkan’a keyfîbir takdir yetkisinin tanındığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. Ve 13.maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Dolayısıyla öngörülen yükümlülüğün kapsamının ne olduğu bellideğildir ve sosyal ağ sağlayıcılar açısında öngörülemez bir yükümlülük niteliğitaşımaktadır.
Maddesinde teminat altınaalınan ve demokratik toplumların en temel değerlerinden biri olan “İfadehürriyeti”nin ve yine Anayasa’nın 28. Maddesinde düzenlenen “Basın hürriyeti”ninve Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” kenar başlıklı 13. Maddesininaçık bir biçimde ihlâli anlamına gelmekte ve dolayısı ile, mezkûr hak vehürriyetleri teminat altına alan Anayasamızın “hukuk devleti” ilkesinibenimseyen 2. Maddesi hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir. Diğer taraftan kural sosyal ağ sağlayıcıların anayasal haklarınada müdahale teşkil etmektedir. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukukdevletinin önkoşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayanhukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerintüm eylem ve işlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasaldüzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gereklikılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönündenherhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılırve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarınakarşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.
- Belirsizliği ve asgari güvenceleri önleyen düzenleme yapılmasızorunluluğu hukuk devleti ilkesinin hukuki belirlilik, öngörülebilirlik vehukuki güvenlik unsurları yönünden de geçerlidir.
- Bloke, bir ya da birden fazla banka hesabına konulabilir.
- Açıklanan nedenlerle kurallar,Anayasa’nın 13., 26.
Özel teşebbüsler kurmakserbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyalamaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacaktedbirleri alır.” denilmektedir. Söz konusu madde kapsamında teşebbüs özgürlüğügüvence altına alınmıştır. Bu hakka yönelik müdahalelerin de kanunlaöngörülmesi zorunludur. Ne var ki, yukarıda açıklanan belirsizlik bu hakbakımından da kanunla müdahale ilkesine aykırılık oluşturmaktadır ve kural bunedenle Anayasanın 48. Somut olayda, taraflar arasında işçi ve işveren ilişkisi bulunmamaktadır. Davaya konu istem, davacı tarafından 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’un 21/3. Maddesi uyarınca çalışma izni bulunmayan yabancıyı çalıştıran davalı işverene verilen idari para cezasının tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. 4904 Sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu’nun 20 /son maddesi, idari para cezalarının genel esaslara göre tahsil edileceğini düzenlemiştir. 5510 sayılı SGK Kanunu’nu ( md. 83, 85, 86), Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verdiği idari para cezalarına karşı genel itiraz yolundan ayrı bir itiraz yolu düzenlemiştir. SGK’nın verdiği idari para cezalarına karşı doğrudan mahkemeye dava açmak mümkün değildir.
AncakMahkemenin bu tespitinin yukarıda belirtilen belirsizliği ortadan kaldırdığınısöylemek mümkün değildir. Zira bu tespiti hayata geçirecek mekanizmalar yasadabulunmamaktadır. Erişim engellemenin geçici tedbir niteliğinde olabilmesi içinbu karardan sonra mutlaka bir hukuk davası ya da ceza soruşturmasının açılmasıve içeriğe ilişkin esastan bir karar verilmesi gerekir. Oysa mevcut düzenlemeve uygulamada böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Verilen erişime engellemekararları kesin hüküm olarak değerlendirilmekte ve ilelebet yürürlüktekalmaktadır. Devletlerin kendi hakimiyet sınırlar içinde egemenlik hakkınasahip olmalarının gereği olarak, kanunlarını bu sınırlar içinde uygulamalarıittifakla benimsenen bir husustur. Zira her bağımsız devletin kendi yargıyetkisinin sınırlarını oluşturma ve kendi ceza yargısının ilkelerini belirlemeyetkisini elinde bulundurduğu kabul edilmektedir.
Anayasa Mahkemesi öncelikle Kanun’un 8. Maddesinde öngörülen hâkim onayı güvencesindenyararlanamayacağını belirttikten sonra Dördüncü fıkrada yer alan düzenlemeniniçeriği suç oluşturan bazı yayınlara da yer vermekle beraber haberleşme veyailetişim niteliği ya da amacı taşıyan ve bu amaçla kullanılan, özellikle sosyalmedya gibi kitlesel haberleşme ve iletişim aracı olan internet mostbet casinomhub casinom-hub.com ya dauygulamalarını da kapsadığı belirtmiştir. Buna göre itiraz konusu kural iseiçeriği suç oluşturan bir yayının, suç işlemek veya işlenmesini kolaylaştırmakamacıyla faaliyette bulunmayan, kitlesel haberleşme ve iletişim sağlayaninternet sitelerinde paylaşılması durumunda da hâkim onayı gerekmeksizinidarece resen erişimin engellenmesi kararı verilmesine olanak tanımaktadır. Öte yandan Türkiye, birçok devlet ile tebligat taleplerininyerine getirilmesi için iki taraflı adli yardımlaşma anlaşmaları imzalamış veaynı zamanda bu konuda en önemli uluslararası kaynakları oluşturan 1954 tarihliHukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi ile 1965 tarihli Hukuki ve Ticari KonulardaAdli ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliğine Dair Sözleşme’yetaraf olmuştur. 1954 tarihli Sözleşmenin 1 ila 7’nci maddeleri arasındatebligat konusu düzenlenmiştir. Ancak, 1965 tarihli Sözleşme, her ikiSözleşmeye taraf olan devletler arasında özel nitelikte hükümler taşımasınedeniyle anılan Sözleşmelere taraf olan devletler bakımından tebligatişlemleri 1965 tarihli Sözleşmeye göre yerine getirilir.
Kitlesel haberleşme ve iletişim aracı olarak yaygın şekildekullanılan ve geleneksel yöntemlere göre gittikçe daha çok tercih edileninternetin haberleşme hürriyeti kapsamında olduğuna kuşku yoktur. Maddesinde 4709 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin gerekçesinden deinternetin anılan madde kapsamında kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bununlaberaber internet yalnızca haberleşme ve iletişim sağlamaya münhasır olmayıpbaşka amaçlar için de etkin olarak kullanılmaktadır. İnternet platformu operatörleri, yalnızca açık şekilde hukukaaykırı içerikleri kaldırma yükümlülüğüne sahiptir. Ancak, kaldırmayı gerektireniçeriklerle ilgili olarak yasa koyucu çok sayıda suçu listelemiştir. Öteyandan, kaldırmanın gerekli olup olmadığına ilişkin inceleme, bildirimde ifadeedilen hukuki gerekçeyle sınırlı da olmamak gerekmektedir. Bu durumda,operatörün, bildirilen içeriği, kaldırmayı gerektiren bütün suçlar açısındanincelemesi gerekmektedir. Ayrıca Alman NetzDG kanunu, içerik sahiplerinin haklarınıkoruyucu usul öngörmediği, içerik sahiplerine herhangi bir bildirim yükümlülüğüöngörmediği gerekçesiyle de eleştiri konusu olmuştur. Dahası, Almanya’dakanunun anayasaya ve Avrupa hukukuna aykırı olduğuna yönelik ciddi eleştirilerbulunmaktadır ve kanun aleyhine Anayasa Mahkemesine dört farklı başvuruyapılmıştır.[8]Anayasaya aykırılık savları ifade özgürlüğünün ve kanun önünde eşitlikilkesinin ihlal edildiği iddiasına dayanmaktadır. Avrupa hukukuna aykırılıktezleri ise hizmetlerin serbest dolaşımı ilkesinin ihlal edildiği argümanınadayanmaktadır. Madde ile sosyal ağ sağlayıcıların Türkiye’de temsilciatamaları, Mahkemeler BTK veya ESB tarafından yapılacak bildirimlerin butemsilciye yapılması ve sosyal ağ saylayıcılar için öngörülen yükümlülüklerinbu temsilciler üzerinden yürütülmesi düzenlenmektedir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. Maddesineaykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir. Maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızınyalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak veancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülükilkesine aykırı olamaz.” Hükmünü içermektedir. Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilensınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olmasıdüşünülemez. Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun,kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli birözgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracakdüzeye vardırılmaması gerekir. İçeriğin açıkça hukuka aykırılığının tespitinindeğerlendirilmesinin zorluğu ve vuku bulabilecek bildirimlerin çokluğu, 24saatlik sürenin son derece kısa olduğunu göstermektedir. İhtilaflı m.1-1; yasa koyucunun, ifade ve iletişim özgürlüğüneuygun, gerekli ve ölçülü olmayan bir müdahalede bulunmuş olması sebebiyle,Anayasa’ya aykırıdır. İptali istenen kural, George Orwell’ın 1984 romanında yer alankonjonktüre göre gerçeklerin her gün yeniden yazılmasından sorumlu hakikatbakanlığının işlevini görmeye adaydır[5]. Bu uygulamalar bir önleyici idari tedbir olarak da nitelendirilemez,çünkü korunun kamusal bir menfaat olmadığı gibi kararı veren de idari bir mercideğildir.